Serebrovasküler Olay


‘İnme’, ‘felç’ olarak da adlandırılan serebrovasküler olay beyin damarlarındaki ani tıkanıklık ya da beyinde meydana gelen kanama sonucu beyin dokusunda hasara neden olan hastalık grubudur. Serebrovasküler olay kalp rahatsızlıkları ve kanser ile birlikte en önde gelen üç ölüm sebebinden bir tanesidir.

Bu hastalık açısından belli başlı risk faktörleri; yüksek tansiyon, kalp ritim sorunları, kalp kapakçıkları ile ilgili yapısal sorunlar, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, sigara kullanımı, obezite, kan pıhtılaşma sorunları ve kalp rahatsızlıklarıdır. Serebrovasküler olay genellikle 60 yaş üzerinde görülse de, daha genç yaşlarda da ortaya çıkabilir.

Belirti ve Bulgular

Serebrovasküler olay sonrası bulgu ve yakınmalar hasarın oluştuğu beyin bölgesine göre değişiklik gösterir. Vücudun bir yarısında kuvvet kaybı ve uyuşukluk, yüzde kuvvet kaybı ve uyuşukluk, konuşma bozuklukları (konuşmanın peltekleşmesi, konuşulanları anlamama) çift görme, gözlerin bir tarafında görme kaybı, dengesizlik gibi yakınmalar hasarın yerine göre ortaya çıkabilir. Bu yakınmaların aniden ortaya çıkması durumunda mümkün olan en erken dönemde doktora başvurmak gereklidir. Bu tip tablolar bazen birkaç saat içinde kendiliğinden düzelebilir (geçici iskemik ataklar) ancak bu yanıltıcı olmamalıdır. Bu tip geçici ataklar, daha sonra gelecek olan ve kalıcı ciddi bir felcin habercisi olabileceğinden, yakınmaların düzelmesine bakılmaksızın doktor kontrolünden geçmek gereklidir.

Tedavi

Serebrovasküler olaylar beyin damarlarında tıkanma ya da beyinde kanama olması sonucunda ortaya çıkarlar. Damarların tıkanması ile giden olgularda, hastalar ilk 3 saatte uygun müdahale koşullarına sahip bir hastaneye getirildikleri takdirde, doktor tarafından uygun görülürse damar açıcı tedavi (trombolitik tedavi) uygulanabilir. Bu tedavi sonrası tıkalı damarların açılması ve yakınmaların düzelmesi şansı bulunmaktadır. Daha geç gelen damar tıkanıklığı olan hastalarda ve beyin kanaması geçiren hastalarda ise hasarın düzeltilmesine yönelik tedavi şansı bulunmamaktadır. Bu nedenle, yukarıda anlatılan yakınmalar ortaya çıktığı takdirde hastaların zaman kaybetmeksizin acil polikliniğine başvurmaları önem taşımaktadır. Erken saatlerde hastaneye getirilmesine rağmen damar açıcı tedavi açısından uygun olamayan hastalarda, geç gelen hastalarda veya kanama hastalarında tedavi yaklaşımı daha farklı olmaktadır. Bu durumdaki hastalarda öncelikli amaç hastanın yakınma ve bulgularının daha kötüleşmesini engellemek ve yeni bir felç geçirmesinin önüne geçmektir. Sekel bulgular kalan hastalarda ise gerek kol ve bacaklardaki güçsüzlükler gerek ise konuşma ve yutma bozuklukları gibi diğer sorunlar için fizik tedavi ve rehabilitasyon ile oluşan kaybın giderilmesine çalışılır.

Hastalarda ileride tekrarlama riskinin ortadan kaldırılması için incelemeler ile felcin nedeni bulunmalı ve koruyucu tedavi buna göre belirlenmelidir. Bu amaçla ile EKO, EKG, anjiyografi ve kan tetkikleri gerçekleştirilir. Koruyucu yaklaşımlar arasında öncelik ile yüksek tansiyonun kontrol altına alınması, kan sulandırıcı ilaçlar ile pıhtılaşmanın önüne geçilmesi, kan kolesterol düzeylerinin düzeltilmesi, kalp ritim sorunlarının ilaç tedavisi ile düzeltilmesi yer alır. Kimi zaman beyni besleyen boyun damarlarındaki ciddi daralmalara yönelik cerrahi veya anjiografi ile stent takılması gibi yöntemler uygulanabilir. Bu tedaviler ile meydana gelen felce bağlı hasar düzeltilememekle birlikte amaç ileriye dönük olup tekrar felç oluşmasına engel olmaktır.